Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. (Al-i İmran Suresi.103)
SONUÇ

DÜNYAYI BEKLEYEN AYDINLIK GELECEK

           Kitap boyunca Türk İslam dünyasının içinde bulunduğu konumu, Türk İslam Birliği'nin tesis edilmesine duyulan acil ihtiyacı ve Türk İslam Birliği'nin oluşturulmasının Müslümanlara ve diğer toplumlara kazandıracağı faydaları inceledik. Bir önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi, yaşanan gelişmeler İslam dünyasını çok büyük ve önemli değişimlerin beklediğini açıkça göstermektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in bazı hadislerinde yer alan bilgiler ve Kuran ayetleri de, önümüzdeki dönemin, Allah'ın izniyle, dünya Müslümanları için çok aydınlık olacağını müjdelemektedir. Türk İslam Birliği'nin kurulması da, bu müjdeli dönemin başlangıcını hızlandıracak, yalnızca Müslümanların değil tüm toplumların bolluk ve refah içinde yaşayacakları yepyeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.

             Şu anda içinde bulunulan durum, ilk bakışta pek çok olumsuzluk içeriyor gibi görünebilir. Oysa olumsuzluk gibi görünen bu gelişmelerin her biri aslında kutlu bir dönemin habercisidir. Savaşlar, yokluklar, kıtlıklar, dünyanın farklı köşelerinde Müslümanların ezilip zulüm görmesi gibi olaylar, büyük çoğunluğu Peygamberimiz (sav) tarafından 1400 yıl öncesinden haber verilen ahir zaman alametleridir. Bu alametlerin gerçekleşiyor olması, yine Peygamber Efendimiz (sav)'in müjdelediği İslam ahlakının dünyaya hakimiyetinin de yakınlaştığına işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Dolayısıyla içinde bulunulan durum Müslümanların ye'se ve ümitsizliğe düşmelerine değil, tam tersine şevk ve heyecanlarının artmasına aracı olmalıdır. Ayrıca iman edenler, Allah'ın rahmetinden asla ümit kesmemeleri gerektiğinin de bilinciyle hareket etmelidirler. Allah, ayetinde şöyle buyurmuştur:

. ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez. (Yusuf Suresi, 87)

             Nitekim büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de, ünlü Şam hutbesinde İslam dünyasının içinde bulunduğu koşulları gözler önüne sermiş, ancak bu durum nedeni ile ye'se düşülmesinin çok büyük bir tehlike olacağına dikkat çekerek, İslam'ın aydınlık geleceğini inananlara müjdelemiştir:

Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki: Alem-i İslam'ın kalbine girmiş.... o yeistir ki, yüksek ahlakımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-i şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvvet-i maneviyemizi kırmış... Yeis milletlerin en dehşetli hastalığıdır... Korkak, aşağı ve acizlerin şenidir, bahaneleridir. İstikbalin kıtalarında hakiki ve manevi hakim olacak ve beşeri dünyevi ve uhrevi saadete sevk edecek yalnız İslamiyet'tir...

Ahir Zaman Müjdesi

                İslam dünyasının aydınlık geleceğini bize müjdeleyen en önemli kaynakların başında Peygamber Efendimiz (sav)'in hadisleri yer almaktadır. Hadislerde ahir zamanın (kıyametten önceki son dönemin) özellikleri detaylı olarak tarif edilmiştir. Bu bilgiler incelendiğinde, ahir zaman alametlerinin günümüzde yaşanan yüzlerce olayla çok büyük benzerliklere sahip olduğu görülmektedir. İnsanların yaratılış amaçlarından uzaklaşıp toplumlarda büyük bir manevi çöküşün yaşanması, haramların helal sayılması, Allah'ın açıkça inkar edilmesi, dünyanın her yerini karışıklık ve kargaşaların kaplaması, ahlaki dejenerasyonun artması, seller, depremler gibi büyük doğal afetlerin sıkça yaşanması, kuraklık ve kıtlık olması, savaşların, çatışmaların ve kan dökmenin artması, bidatların ortaya çıkması, geçim sıkıntısının yaygınlaşması, büyük olayların ve hayret verici şeylerin meydana gelmesi, huzur ve istikrarın neredeyse tamamen ortadan kalkması hadislerde bildirilen başlıca Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerindendir. Cinayetlerin, katliamların, kavgaların şiddetleneceği ahir zamanda, Müslümanlar üzerindeki baskılar da artacaktır. Hadisler, bu dönemde Müslümanlara karşı zor kullanılacağını ve Müslümanların zulme uğrayacaklarını da bildirmektedir. Öyle ki, Müslümanların büyük çoğunluğu bu baskı ve zulüm ortamından bir kurtuluş yolu bulamayacaktır.

               Bu zorluk ve kargaşa ortamının ardından ise, Allah insanlığa kutlu bir kurtarıcı gönderecek, bu kurtarıcı vesilesiyle insanları içinde bulundukları karanlıktan aydınlığa çıkaracaktır. "Mehdi" (doğruya ileten, hidayet önderi) ünvanını taşıyan bu mübarek şahıs önce İslam dünyasını ihya edecek, daha sonra da tüm dünyaya barışın, sevginin ve güzel ahlakın yayılmasına aracı olacaktır. Hz. Mehdi (as) ile birlikte, Allah'ı inkar eden ve din ahlakına karşı olan ideolojiler fikren tamamen çürütülecek; İslam ahlakı özüne, Kuran'da ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinde bildirilen gerçek haline döndürülecek; İslam dünyası siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan güçlenecektir.

                Yine hadislerde bildirildiği üzere, ahir zamanda Hz. İsa (as) da yeniden dünyaya dönecektir. İsa Peygamber (as)'ın ikinci kez yeryüzüne gelecek olması, ahir zamanın en büyük müjdelerinden biridir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar gelişini müjdeleyen çeşitli hadislerinin yanı sıra, bu konu Kuran'da da çok açık olarak bildirilmiştir. Pek çok ayette Hz. İsa (as)'nın gelişi ile ilgili kesin ifadeler bulunmaktadır. Allah Kuran ayetlerinde Hz. İsa (as)'ın öldürülmediğini, asılmadığını, insanlara onun bir benzerinin gösterildiğini, onu vefat ettirdiğini (yani uykudaki gibi canını aldığını) ve Kendi Katına yükselttiğini bildirmiştir. (Konuyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Hz. İsa Gelecek, Harun Yahya) Bu gerçek, Nisa Suresi'nde inananlara şöyle bildirilir:

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 157-158)

                 Kuran'da Hz. İsa (as)  ile ilgili bildirilen bir diğer gerçek de, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez geleceğidir. Kuran'da birçok ayette haber verilen bu müjde, Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde de yer almaktadır. Ayrıca pek çok İslam alimi de Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişi ve bu gelişi sırasında nasıl bir ortam olacağı hakkında çeşitli eserler hazırlamışlardır. (Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci gelişi ile ilgili deliller hakkında daha detaylı bilgi için bkz., Harun YahyaHz. İsa Gelecek)

                 Hz. İsa (as) yeryüzüne tekrar geldiğinde, Allah'ın ayetinin bir tecellisi olarak, tüm peygamberler gibi insanlar arasında saygınlığıyla, seçkin ve onurlu oluşuyla tanınacaktır. Görenler onu daha bakar bakmaz tanıyacak, kalplerinde hiçbir şüphe oluşmayacaktır. Hz. İsa (as)'ı insanlara tanıtan önemli alametlerden biri de, dünyada hiçbir akrabasının, ailesinin, eskiden tanıdığı tek bir kişinin olmamasıdır.

                    Hz. İsa (as) yeniden yeryüzüne geldiğinde, onun fiziksel özelliklerini, simasını ya da ses tonunu bilen tek bir kişi dahi çıkmayacaktır. Dünya üzerinde bir kişi bile, "ben onu önceden tanıyordum" diyemeyecektir. Çünkü onu tanıyan tüm insanlar bundan yaklaşık 2000 yıl önce yaşamış ve ölmüşlerdir.

                    Hz. İsa (as) geldiğinde Kuran ile hükmedecek, bu dönemde Hıristiyan dünyası da içine düştüğü hurafelerden sıyrılacak, Hz. İsa (as) onları Kuran ahlakına göre yaşamaya davet edecektir. Böylece İslam ve Hıristiyan dünyası tek bir inançta birleşecek, dünya "Altınçağ" olarak adlandırılan, barış, huzur, güvenlik, mutluluk ve refahın hakim olduğu yepyeni bir döneme girecektir. Altınçağ, tıpkı mübarek Peygamber Efendimiz dönemindeki gibi, bir Asr-ı Saadet dönemi olacaktır. Yeryüzü daha önce zulümle doluyken, adaletle dolacaktır. Ürünler ve malda bolluk yaşanacak, insanlar yardıma ihtiyaç duyan birini bulamayacaklardır. Teknolojide ve bilimde yaşanan gelişmelerle, insanların yaşam kalitesi yükselecek, rahatlık ve konfor artacaktır. İnsanlar nereye baksalar, bolluk ve güzellik göreceklerdir. İnsanlar bu dönemde yaşamlarından o kadar memnun olacaklardır ki, hadislerde bildirildiği üzere, yaşlılar genç olmayı dileyeceklerdir.
Burada kısaca özetlediğimiz ahir zamanda yaşanacak gelişmelerle ilgili olarak, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in bildirdiği hadislerin bazıları aşağıda yer almaktadır.

HZ. MEHDİ (AS) VE HZ. İSA (AS) BU YÜZYILDA GELECEK

                Her yüz senede bir din ahlakını bidatlerden kurtarmak ve yenilemek için Allah tarafından bir zatın gönderildiği, Sünen-i Ebu Davud, Mektubat-ı Rabbani gibi büyük ve muteber ehli sünnet alimlerinin eserlerinde açık bir şekilde belirtilmiştir:

Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre; Resulullah (sav) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz senenin başında şu ümmetin dinini bidatten (dine sonradan karışmış batıl uygulamalardan) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir. (Sünen-i Ebu Davud, 5/100)

            Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerde ahir zamanda zuhur edeceği müjdelenen Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanı olarak ise Hicri 1400 yılı verilmiştir: 

"İnsanlar 1400 senesinde Hz. Mehdi (as)'ın yanında toplanacaklardır." (Risaletül Huruc-ül Mehdi, s. 108)
            Bu 100 yıllık sürede İslam ahlakı belli bir süreç içinde tüm dünyaya hakim olacak, din ahlakına karşı mücadele veren Deccaliyet sistemi ise tamamen ortadan kalkacaktır. Ancak aşağı yukarı 100 sene kadar sürecek olan bu yükselme döneminin ardından yani Hicri 1500'lerle birlikte dünya yeniden bir bozulma sürecine girecektir. Ehl-i Sünnetin büyük hadis ve fıkıh alimlerinden biri olan İmam Ahmed İbni Hanbel gibi birçok alimin birbirlerinden naklettikleri bir hadiste Peygamberimiz (sav) kendisine kadar dünyada geçen zamanın 5600 yıl olduğunu bildirerek insanlık tarihinin başlangıcı hakkında önemli bir bilgi vermiştir:

Ahmed İbni Hanbel İlel'inde nakletti. İsmail b. Abdülkerim, Abdüssamed'den O da Vehb'den rivayet etti: DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, sf. 89)
Diğer yandan başka birçok hadiste ise dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğuna dair açık izahlar bulunmaktadır:

Enes Malik 'den tahric etti. O dedi ki, Resulullah (sav) buyurdu: DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDE YEDİ GÜNDÜR.Allah-u Teala buyurdu ki: RABBİN KATINDA BİR GÜN SİZİN SAYDIKLARINIZDAN BİN YIL GİBİDİR. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişçesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 88)
          Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni 'den rivayet ettiler: Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (sav)'e anlattım. Bu rüyada Peygamber (sav) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜ/ÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR.(Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)
            Hicri 1300'ün ve son bin yılın en büyük müceddidi olan Üstad Said Nursi Hazretleri ise İslam ahlakının hakimiyet süresi için Hicri 1500'leri vermiştir. Üstad bu tarihlere kadar olan dönemin Müslümanların açık ve aşikar galibiyet dönemleri olacağını ifade etmiştir. Bundan sonraki yıllarda ise İslam ahlakının dünya üzerindeki yükseliş döneminin sona ereceği ve kafirler için bir kıyamet kopmasının Hicri 1545 itibariyle söz konusu olacağını söylemiştir. (Doğrusunu Allah bilir.)
"Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (kıyamete kadar) hak üzerinde olacaktır."

"Ümmetimden bir taife.." fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. "Hak üzerinde olacaktır." (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117)ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. "Allah'ın emri gelinceye kadar" (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 (2120), kâfirin başında KIYAMET KOPMASINA îma eder. (Kastamonu Lahikası, s. 33) Büyük ehl-i Sünnet alimi Berzenci Hazretleri de dünyanın ömrünün Hicri 1600'e ulaşmayacağını yani Hicri 1500'lü yıllar içinde kıyametin kopmasının Allah'ın izniyle beklendiğini ifade etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

            BU ÜMMETIN ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİN BEŞ YÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR...(Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed b. Resul el-Hüseyni el-Berzenci, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299)
Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadise dayalı olarak Suyuti Hazretleri ise yaptığı açıklamada şöyle belirtmektedir:
"BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK." (Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, sh. 89)
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinden ve büyük İslam alimlerinin açıklamalarından da açıkça anlaşıldığı üzere, içinde bulunduğumuz Hicri 1400'ler Hz. Mehdi (as)'ın zuhur çağıdır. Bu yüzyılda Hz. Isa (as) yeniden yeryüzüne gelecek, Hz. Mehdi (as) zuhur edecek ve İslam ahlakı yeryüzüne hakim olacaktır.

HZ. MEHDİ (AS)NİN ÇIKACAĞI ORTAMIN ÖZELLİKLERİ:

Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Hz. Mehdi (as) ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir.

Dünya herc-ü merc (fitne, dağınıklık) içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazısına hücum ettiğinde, büyük küçüğe merhamet etmediği, büyüğe vakarlı davranmadığında Allah, bu sırada onlardan adavetin kökünü kazıyarak dalalet kalelerini fethedecek ve evvelce benim ayakta tuttuğum gibi, ahir zamanında dini ayakta tutacak, önceden zulümle dolu olan dünyayı adaletle dolduracak birini (Hz. Mehdi) gönderecektir.
Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak... Fitneler çoğalacak.
Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak...

Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır...

Hz. Mehdi (as) çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler 
çoğalacaktır...54


Masum insanlar katloluncay
a kadar Hz. Mehdi (as) çıkmayacak ve katliamlara yerde ve göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde zuhur edecektir... 

HZ. MEHDİ (AS) DÖNEMİNDE YAŞANACAK HAYAT:

Hz. Peygamber (sav) en başta İslam'ı nasıl ayakta tuttuysa, Hz. Mehdi (as) da en sonunda aynı şekilde İslam'ı ayakta tutacaktır.

Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır... Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacak.

Onun zamanında kurtla koyun birarada oynayacak, yılanlar çocuklara zarar vermeyecektir.

İnsan bir avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir.

Riya, riba, zina, içki kalmayacak, ömürler uzayacak ve emanet zayi olmayacaktır.
Peygamber Efendimize buğzedecek kimse kalmayacaktır.

İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.

Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir.

... O zaman, yer ve gök ehli, bütün yabani hayvanlar, kuşlar, hatta denizdeki balıklar bile onun hilafetiyle sevineceklerdir. Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu fazlalaştıracaktır. Hz. Mehdi (as) hazineleri çıkaracak...

Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun benzerini kesinlikle bulmamıştır.

Onun adaleti her yeri kaplayacak. Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. Yeryüzü emniyetle dolu olacak ve hatta birkaç kadın yanlarında hiç erkek olmaksızın rahatlıkla hacca gideceklerdir.

               Burada sadece belirli bir kısmına yer verdiğimiz hadisler de açıkça göstermektedir ki, İslam dünyasını çok önemli ve büyük gelişmeler beklemektedir. Allah, herşey için olduğu gibi İslam toplumları için de bir kader çizmiştir. "...Allah, nurunu tamamlamayı dilemektedir." (Tevbe Suresi 32) ayetiyle bildirildiği gibi, Kuran ahlakının tüm dünyaya yayılarak, din-dışı felsefelerin fikren yıkılacağı, yeryüzünden fitnenin kaldırılmasıyla tüm insanlığa barış ve kurtuluş geleceği Rabbimiz'in bize bir müjdesidir. İslam ahlakının dünyaya yayılacağı, insanların barışa ve güvenliğe kavuşacağı günler Allah'ın izni ile pek yakındır. Unutmamak gerekir ki, Allah'ın samimi iman edenlere vaadi, "onları da kendilerinden öncekiler gibi güç ve iktidar sahibi kılmaktır." Ayette şöyle buyurulmaktadır:

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

           Her Müslüman, ahlakını güzelleştirerek, İslam'ın ve Müslümanların yararına yaptığı hayır işlerinin sayısını olabildiğince artırarak en güzel şekilde bu kutlu dönem için hazırlanmalıdır. Müslümanların, insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini görecekleri zamanın bir an önce gelmesi için, yapmaları gereken en önemli hazırlıklardan biri ise, Türk İslam dünyasının birliğini sağlamak olacaktır.

İslam Dünyasına Çağrı


          Bugün artık tüm dünyada din karşıtı fikir sistemleri çökmeye yüz tutmuş, insanlar Allah'a imana ve din ahlakına yönelmeye başlamışlardır. Dahası Türk İslam, dünya gündeminin en önemli konusu olmuş, insanlığın dikkati Hak dine çevrilmiştir. İçinde bulunduğumuz devrin teknolojik imkanları ise, Müslümanların hem birbirleri ile iş birliği yapmalarını kolaylaştırmış hem de insanlara İslam ahlakının güzelliklerini anlatmak için her türlü kitle iletişim imkanını sağlamıştır.

          Ancak bir taraftan da İslam dünyasının bir kısmında fakirlik ve cehalet vardır. Bundan yararlanan birtakım kimseler, sözde İslam adına İslam dışı eylemler yaparak, dünyanın gözünde Müslümanları zan altında bırakmaktadırlar. İslam ahlakına karşı olan bazı çevreler de, Müslümanların bu durumundan yararlanarak onlara karşı her türlü zulmü uygulamakta, daha büyük zulümleri de planlamaktadırlar.

           Çözüm, tüm Müslümanları birleştirecek ve onlara doğru yolu gösterecek bir Türk İslam Birliği'nin kurulmasıdır. Türk İslam Birliği'nin kurulması için çalışmak, her Müslümanın görevidir:
Tüm Müslüman hükümetler, Türk İslam Birliği'ne hazırlanmalıdır. Diğer Müslüman ülkelerle aralarındaki ilişkileri geliştirmeli, bir yandan da gerçek İslam ahlakının kendi ülkelerinde de daha iyi yerleşmesi için kültürel faaliyetlerde bulunmalıdırlar.

            Tüm Müslüman sivil toplum kuruluşları, çeşitli organizasyonlar, vakıflar, medya mensupları, kanaat önderleri; Müslümanlar arasındaki ayrımların giderilmesi, birlik ve beraberliğin sağlanması için çaba göstermelidirler.
Her Müslüman birey, gittiği camide, okuduğu okulda, iş yerinde, ziyaret ettiği internet platformunda, üyesi olduğu vakıfta veya kuruluşta, dünya Müslümanlarının birliği için çaba göstermeli, diğer Müslümanları bu konuda teşvik etmelidir.
Dünyaya ışık tutacak, hem Müslümanlara hem gayrimüslimlere güzellik sunacak, yeryüzüne adalet ve barış getirecek o büyük İslam medeniyetinin yeniden yeşermesi tüm Müslümanların duasıdır. Allah'ın izni ile, Türk İslam Birliği'nin kurulması, tüm bu güzelliklere bir vesile olacaktır.

Bu kutlu görevde hizmet yüklenmek isteyen Müslümanlar;

          Gelin, Müslümanların arasını bulalım. Birbirinin camisinde namaz kılmayan, selamlaşmayan, birbirinin yazdığı kitabı okumayan, ufak bir fikir farklılığı nedeniyle kardeşine düşman kesilen Müslümanların arasını bulalım. Bu gibi yapay ayrımlar kalksın. Allah'ın evleri olan camiler, şu veya bu grubun, şu veya bu mezhebin değil, tüm Müslümanların mescidi olsun. Her Müslüman birbiriyle selamlaşsın, birbiri ile sohbet etsin. Birbirine hoşgörü göstersin. Cemaatsel veya kişisel uzlaşmazlıklar son bulsun. Ve tüm Müslümanlar, elbirliği yaparak, tevazu ve hoşgörü içinde, Allah'a daha çok yakınlaşmak, O'nun dinine daha çok hizmet etmek için çalışsınlar.

Ve Allah'ın bizlere verdiği şu emri hiçbir zaman unutmasınlar:

Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)